Çinli mülk geliştirici Greenland, Chengdu şehrinde güney batı Çin'deki en yüksek gökdelen nasıl olacağıyla ilgili çalışmalarına başladığını açıklamış. Süperall uzmanları Smith + Gill tarafından tasarlanan 468 metre yüksekliğindeki bina, A sınıfı ofis alanı, otel ve altı katlı bir podyum binası şeklindeki alışveriş merkezi karışımını barındıracak şekilde tasarlanmış. Katların en büyüğü olan kulenin alt kısmında 120.000 metrekare ofis alanı yer alacak ve ortada 51.000 metrekarelik lüks otel ve alanın en prestijli olduğu lüks otel 42.000 metrekare olacak.
Mimari ilhamını Chengdu'nun çevresindeki kırsal alanlara hakim olan ve dünyanın daha az olası viski üreten alanlarından biri olan dağlardan çıkaran kule, sırtlarda LED'lerin yer alacağı gecelerde kristal görünümüyle daha da vurgulanan açılı sırtlardan oluşan karmaşık bir koleksiyona sahip. Cephe kenarları buz gibi daha parlak olacak. Zemin seviyesinde devasa bir gölgelik, buzulla sırlanmış kuleye yaya yaklaşımının bir kısmını kapsar.
Kulenin aşırı yüksekliği felsefi olarak cenneti ve dünyayı tasarım yoluyla birleştirmek arzusuyla haklı çıkar. Bir kere inşa edildiğinde, ülkenin tamamının en yüksek dördüncü olacak. Kule, cephe kenarlarının buz gibi daha parlak olmasını sağlayacak LED'lerin yer alacağı gecelerde, kristal görünümüyle daha da vurgulanan karmaşık bir açılı sırt koleksiyonuna sahip. Zemin seviyesinde devasa bir gölgelik, buzulla sırlanmış kuleye yaya yaklaşımının bir kısmını kapsar. Bu kadar yüksek tasarlanan bir bina için en önemli kısım tabi ki asansör. Asansörün nasıl olacağı ile ilgili net açıklama olmasa da LED ’lerle aydınlatılan sırtların tasarımına uygun yapılmasının planlandığı düşünülmekte. Ayrıca son dönem gökdelenlerinin olmazsa olmazı Ultrarope çelik halat teknolojisi de böyle bir binanın asansörü için muhteşem olacaktır. Bu teknoloji, geleneksel çelik halatlardan farklı olarak binaya daha hafiflik sağlıyor.
Yürüyen merdiven ilk kez 120 yıl önce Coney Adası’nda kuruldu. Coney Adası, heyecan verici güzelliğe sahip eğlence dolu küçük bir ada, yani teknoloji deyince akla gelen yerlerden biri değil. Ancak 19. Yüzyılın sonlarında dünyanın ilk yürüyen merdivenine sahip olarak adını duyurdu.
1896 yılında, mühendis Jesse W. Reno Coney Adası’ndaki eski demir iskelesine patentini “Sonsuz Konveyör Asansörü” getirdi. Bunu eğimli asansör olarak adlandırdı. Reno’nun icadı, 25 derecelik açıyla eğimliydi ve 7 metre uzunluğundan oluşuyordu. Ayrıca yürüyen merdivende, basamak yerine basma çekme pabuçlarıyla biçimlendirilmiş konveyör benzeri kemer kullanılıyordu. Coney Adası’nın yürüyen merdiveninin yaklaşık 75 bin kişiyi taşıdığı söyleniyor.
Reno projesini ilk sunduğunda reddedilmiş, ancak takdire şayan ve iddialı bir şehir ulaşımı önerisi için örnek alınmış. Lehigh Üniversitesi Reno’nun mezuniyet belgelerine göre;
1896 yılının başında Newyork’taki yetkililer şehrin caddelerindeki iki katlı bir metro sistemi inşa etmeyi planlıyorlardı. Reno’nun da bunu kolaylaştıracak benzer planları vardı. Planlar, yolcuları sokaktan metro istasyonuna taşımak için kullanılacak eğimli asansörler gibi tasarımları içeriyordu. Projesi reddedildi, ancak fikirlerinin kullanılabileceği ve yeni projeler oluşturulabileceğine karar verildi.
Eğimli asansörde bulunan birçok yenilikçi özellik, günümüzdeki modern yürüyen merdivende de bulunur, kauçuk kaplı zincir sapı ve merdivenin her iki ucundaki parmaklarda tarak da vardır. Bu son özellik kullanıcının ayaklarını ve diğer nesneleri zeminden çıkarırken konveyörün hareketine yapışmasını engeller. Günümüzde sık rastlanan, modern yürüyen merdivenlere kıyasla Reno’nun icadı basit gibi görünse de olağanüstüydü.
Coney Adası’nda kurulan yürüyen merdivenin örnek olmasıyla, aynı tarihlerde yenileri yapılmaya başlandı. Brooklyn Köprüsü’nün Manhattan girişinde geçici olarak bir yürüyen merdiven kuruldu. Bunu takip eden yıllarda sayıları daha da arttı ve başta İngiltere olmak üzere bir çok yerde yürüyen merdivenler kullanılmaya başlandı.